SLAPP Davası Nasıl Tanınır, Nasıl Kategorize Edilir?
SLAPP davaları, ifade özgürlüğünü ve kamu yararına yapılan katılımı hedef alan, stratejik olarak açılmış dava türleridir.
SLAPP Davası Nasıl Tanınır, Nasıl Kategorize Edilir?
SLAPP davaları, ifade özgürlüğünü ve kamu yararına yapılan katılımı hedef alan, stratejik olarak açılmış dava türleridir. SLAPP, İngilizce “Strategic Lawsuit Against Public Participation” ifadesinin kısaltmasıdır. Yani kamusal katılımı engellemeye yönelik stratejik dava. Bu tür davalarda asıl amaç yargı yoluyla hak aramak değil, hedef alınan kişiyi susturmak, yıldırmak ya da cezalandırmaktır. En sık karşılaşılan örnekler, gazetecilere, sivil toplum temsilcilerine, çevre aktivistlerine ya da eleştirel görüş bildiren bireylere yöneliktir.
Bir davanın SLAPP olup olmadığını anlamanın ilk yolu, davanın amacına ve etkisine bakmaktır. Eğer dava, gerçek bir zararın giderilmesinden çok, kamuoyunda bir korku iklimi yaratmak ve davalıyı yıldırmak amacı taşıyorsa, SLAPP niteliği taşıması kuvvetle muhtemeldir. Özellikle haber, yorum, protesto, dilekçe, sosyal medya paylaşımı ya da kamuoyu bilgilendirme amacı taşıyan açıklamalar nedeniyle açılıyorsa, bu tür davalar özel olarak incelenmelidir. Burada amaç içeriği tartışmak değil, içeriği gündemden düşürmektir.
SLAPP davaları çeşitli formlarda karşımıza çıkar: İtibar zedeleme iddialarıyla açılan yüksek tazminat davaları, kişilik haklarının ihlali gerekçesiyle yapılan ceza şikayetleri, ticari sır bahanesiyle yapılan erişim engellemeleri ya da hakaret suçlamaları en yaygın örneklerdir. Kimi zaman bu davalar tekil olmaz, art arda açılır ya da zincirleme şekilde farklı mahkemelere taşınır. Bu da hedef alınan kişiyi hem hukuken hem ekonomik hem de psikolojik olarak yıpratma stratejisinin bir parçasıdır.
Bir davanın SLAPP olarak değerlendirilmesi için üç temel ölçüt kullanılır. Birincisi, davanın ifade özgürlüğünü sınırlayıcı etkisi olup olmadığıdır. İkincisi, kamu yararı taşıyan bir konu hakkında yapılan açıklamalara yönelik olup olmadığıdır. Üçüncüsü ise, davanın açılışında samimi bir hukuki niyetin bulunup bulunmadığıdır. Yani dava, bir hakkın kötüye kullanımı mı, yoksa gerçekten çözüm arayışı mı? Bu sorulara verilen yanıtlar, davanın niteliğini belirlemede yol gösterici olur.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Avrupa Komisyonu, son yıllarda bu konuyu özellikle incelemeye başlamıştır. Bazı ülkelerde SLAPP davalarına karşı özel yasal düzenlemeler yürürlüğe girmiştir. Örneğin Avrupa Birliği, SLAPP davalarını engellemek için mahkemelere “erken reddetme” yetkisi veren düzenlemeleri gündemine almıştır. Amaç, bu tür davaların mahkemelerde sürüncemeye bırakılmasını engellemek ve hedef alınan kişilere destek mekanizmaları sağlamaktır. Türkiye’de ise henüz bu alanda kurumsal bir tanım ya da yasal koruma mekanizması bulunmamaktadır.
Sonuç olarak bir davanın SLAPP olup olmadığı, yalnızca dava dilekçesindeki ifadelerle değil, bağlamı ve etkileriyle birlikte değerlendirilmelidir. İfade özgürlüğünü kullanan bir kişiyi cezalandırmak niyetiyle açılmış her dava, doğrudan demokrasiyi hedef alır. SLAPP davaları, sadece bireysel değil, toplumsal bir sorundur. Bu nedenle hem hukuk sisteminin hem de sivil toplumun bu konuda farkındalığını artırması, hakların kötüye kullanımına karşı ortak bir direnç hattı kurması büyük önem taşır.
İnsan Hakları Hukukçusu – Kurtuluş Baştimar