Gana’da “Cadı” Damgası: Yaşlı Kadınlar Kamplara Sürülüyor, Hayatları Toplum Dışına İtiliyor

Gana’nın kuzeyinde, toprak zeminli barakalarda sessizce yaşayan kadınların çoğunun ortak bir hikayesi var: Cadı olmakla suçlanmak. Kimi bir akrabasının ani ölümü, kimi ise komşusunun rüyası yüzünden evinden, mahallesinden, hayatından koparılmış. Amnesty International’ın son raporu, bu kadınların sesini dünyaya duyuruyor. Ama soru şu: Duymak isteyen var mı?

30 Temmuz, 2025 - 15:17
Gana’da “Cadı” Damgası: Yaşlı Kadınlar Kamplara Sürülüyor, Hayatları Toplum Dışına İtiliyor
Fotoğraf / Uluslararası Af Örgütü

Gana’nın kuzeyinde, toprak zeminli barakalarda sessizce yaşayan kadınların çoğunun ortak bir hikayesi var: Cadı olmakla suçlanmak. Kimi bir akrabasının ani ölümü, kimi ise komşusunun rüyası yüzünden evinden, mahallesinden, hayatından koparılmış. Amnesty International’ın son raporu, bu kadınların sesini dünyaya duyuruyor. Ama soru şu: Duymak isteyen var mı?

Kamp Değil, Sürgün

“Branded for Life” (Hayat Boyu Damgalanmış) başlıklı rapora göre, Gana'da 90’a yakın kadın hâlâ "cadı kamplarında" yaşıyor. Resmî adı kamp olan bu yerler aslında bir tür sürgün bölgesi. Kadınlar, toplumun “görünmez çöp kutusuna” gönderilmiş gibi. Geride kalan sadece bir suçlama—delilsiz, sorgusuz ve sonsuza dek geçerli.

Kamp yaşamı, fiziksel koşulların ötesinde ruhsal bir esaret. 70 yaşındaki bir kadın şöyle diyor: “Buraya geldiğimde sadece bedenim değil, ismim de öldü.”

İnanmak mı, İtaat Etmek mi?

Cadılık suçlamaları, çoğu zaman tamamen soyut gerekçelere dayanıyor. Hastalıklar, kötü hasat, ölümler ya da sadece “kadının çok konuşması” bile yeterli. Geleneksel otorite figürleri tarafından yapılan bu suçlamalar, modern hukukun alanına neredeyse hiç girmiyor.

Gambaga, Gnani, Kpatinga ve Kukuo’daki kamplar, devletin varlığının neredeyse hissedilmediği bölgeler. Barınma, sağlık, su, elektrik... Hepsi yetersiz. Bu kadınlar, yüzyılın ortasında ortaçağ karanlığında yaşıyor.

Bir Linç, Bir Uyanış

2020 yılında, 90 yaşındaki Akua Denteh’in kalabalık bir grup tarafından linç edilmesi ve görüntülerin sosyal medyaya düşmesiyle ülke ayağa kalkmıştı. Ne var ki yıllar geçti, yasa tasarısı hâlâ masada. Adalet, sadece birkaç sembolik ceza ile sınırlandı. Geride kalan, hafızalardaki sessiz bir çığlık.

Amnesty’den Sert Uyarı: “Kamp Kapatmak Yeterli Değil”

Amnesty International Gana Direktörü Genevieve Partington, hükümete açık bir mesaj verdi: “Kamp kapatmak sembolik bir adımdır. Bu kadınlar, toplumla barışmaları için psikososyal destek, ekonomik imkan ve gerçek güvenceye ihtiyaç duyuyor.”

Yalnızca cezasızlıkla değil, sistematik önyargıyla da savaşılması gerektiğini belirten Partington, Cadılık Suçlamalarını Yasaklama Yasa Tasarısı’nın bir an önce onaylanması çağrısında bulundu. Tasarıya göre, cadılık suçlamasında bulunanlar suç işlemiş sayılacak ve mağdurlar tazminat, koruma ve rehabilitasyon haklarına sahip olacak.

Gelecek: Kültür Mü, İnsan Hakları Mı?

Gana’da pek çok kişi bu uygulamaları “gelenek” olarak savunuyor. Ancak uluslararası hukuk, yaşlılara, kadınlara ve azınlıklara yönelik ayrımcılığı “geleneksel bağlam” içinde bile tolere etmiyor. Bu bir kültür çatışması değil; temel bir insan hakkı ihlali.

Gelecek bu kadınlar için ne getirecek bilinmez. Ama bir gerçek var ki, onların hikâyesi Gana’nın sadece geçmişini değil, bugününü ve vicdanını da anlatıyor. Bu kadınlar cadı değil; sistematik ihmalin ve sessizliğin kurbanı.

Kaynak: Uluslararası Af Örgütü - Amnesty International